OSMANLI DÖNEMİ EDEBİYATI'NDAN : DİVAN EDEBİYATI
Aşk Belasına At Beni
Tanrım
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
(Ya Rab aşk belasıyla içli dışlı kıl beni,
bir an bile ayırma aşk belasından beni)
Az eyleme
inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
(Az eyleme yardımını dertlilerden,
Yani çok aşk belaları ver bana)
Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın
Geldikçe derdine beter et
müptelâ beni
(Gittikçe artır sevgilimin güzelliğini,
Bana gelince onun derdine daha çok müptela et beni)
Öyle zaîf kıl tenimi
firkatinde kim
Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ beni
(Onun
ayrılığında öyle zayıflat beni ki
Saba yeli beni ona
ulaştırabilsin)
Nahvet kılıp nasîb Fuzuli gibi bana
Yâ Rab mukayyed
eyleme mutlak bana beni
(Ya Rabbi bana Fuzuli gibi gurur verme
beni bana asla bırakma)
Şair
Fuzuli
OSMANLI'DA MATEMATİK:
-Dönemin ünlü matematikçileri:
Başhoca İshak Efendi (1748-1835)
Hüseyin Tevfik Paşa
(1832-1901)
Salih Zeki (1864-1921)
Ali Kuşçu (1403-1474)
Osmanlıca Matematik Terimleri
Bu’ud: Boyut
Kaide: Taban
Seviye:
Düzey
Mukavves: Eğri
Satıh: Yüzey
Şâkulî: Düşey
Hat: Çizgi
Kutur: Çap
Ufki: Yatay
Amûd: Dikey
Faraziye: Varsayı
Nısf-I
Kutur: Yarıçap
Va’zîyet: Konum
Mahrut :Koni
Kavis: Yay
Mustatîl: Dikdörtgen
Müsavi: Eşit
Muhit-İ Daire: Teğet
Muhammes: Beşgen
Müştak: Türev
Mecmû: Toplam
Mesâha-İ Sathiye:
Alan
Zâviye: Açı
Nisbet: Oran
Tenasüb: Orantı
Re’sen Mütekabil
Zâviyeler: Ters Açılar
Zâviyetân-I Mütevâfıkatân: Yöndeş Açılar
Kaim
Zaviyeli Müselles: Dikey Üçgen
Şibh-İ Münharif: Yamuk
Müselles-İ
Mütesâviyü’l-Adlâ’: Eşkenar Üçgen
Müselles-İ Mütesâviyü’ssâkeyn: İkizkenar
Üçgen
Hattı Munassıf: Açıortay
Murabba: Kare
Muhit-i Daire:
Çember
*** Mustafa Kemal Atatürk, bu terimlerin şuanki karşılıkları bularak Türkçeleştirmiştir.
OSMANLI'DA ASTRONOMİ:
XVI yüzyıl Osmanlı Devleti'nin her alanda zirveye ulaştığı bir asırdır. Bir
taraftan sınırları üç kıtada en son noktasına varmış, karada ve denizde
zamanının en güçlü ordularını meydana getirmiş, diğer taraftan sahip olduğu
düzenli gelirler ve sağlam ekonomi ile belirli bir refah seviyesine ulaşmıştır.
XVI. yüzyılda böylesine maddi bir kudreti yakalayan Osmanlı Devleti, bilim,
kültür ve sanatta da en mütekâmil dönemini yaşamıştır. Osmanlı astronomi
literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri müellifinin seksen
beşi XVI. yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı astronomisinin önemli eserleri
yazıldığı gibi Türkçe’de altmışa yakın eser kaleme alınmıştır.
XIV. yüzyılın başında İznik'te kurulan ilk Osmanlı medresesi ile
başlayan ve Fatih Sultan Mehmed'in fetihten sonra İstanbul'da tesis ettiği
Semaniye Medreseleri ile devam eden ve yine İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman
tarafından kurulan Süleymaniye Medreseleri ile tam anlamıyla yerleşen Osmanlı
yüksek eğitim sistemi, artık en olgun noktasına varmıştı. Fatih edreselerinin
kurulmasıyla astronominin de içinde bulunduğu akli ilimlerin eğitimi medrese
tahsilinin bir unsuru haline gelmiştir. Diğer taraftan, klasik İslâm biliminin
Kahire-Şam, Meraga ve Semerkant gibi ana bilim geleneklerinin birikimleri
İstanbul'a aktarılmıştı. Böylece İstanbul, İslâm dünyasının sadece siyasî
başkenti olmasının yanında aynı zamanda bilim ve kültür başkenti de olmuştu.
Osmanlı âlimleri de devraldıkları klasik İslâm bilimini geliştirmiş ve üzerine
orijinal eklemelerde bulunmuşlardır.
Bu yüzyılda ilmi müesseseler yönünden de bir klasikleşme müşahede
edilmektedir. Yukarıda zikrettiğimiz medreseler son hâlini almış ve Dârültıp
Medresesi tesis edilmiştir. Aynı durum astronomi müesseseleri için de söz
konusudur.
XVI. yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı Devleti'nde, doğrudan Osmanlı saray
teşkilâtının bir unsuru olan ve Osmanlılarda resmî astronomi işlerini yürüten
müneccimbaşılık, Zîc-i İlhanî ve Uluğ Bey Zîci'nin tashihi için kurulan ve
astronomik gözlemleri esas alan İstanbul Rasathanesi ve daha çok camilerin bir
unsuru olarak vakit tayini ile ilgilenen muvakkıthaneler zikredilmesi gereken
üç önemli klasik astronomi müessesesidir.
Osmanlı astronomi literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri
müellifinin seksen beşi XVI. yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı
astronomisinin önemli eserleri yazıldığı gibi Türkçe’de altmışa yakın eser
kaleme alınmıştır.
MÜNECCİMBAŞILIK:
Osmanlı Devleti'nde ve hususiyle saraydaki müneccimlerin başında bulunan
kişiye "müneccimbaşı" denilmektedir. Müneccimbaşılık, arşiv belgeleri ve
kaynaklardaki bilgilere göre, XV. yüzyılın sonları ile XVI. yüzyılın başlarında
ortaya çıkmış bir müessesedir. Osmanlı sarayında bîrun erkânından olan
müneccimbaşılar, aslen ilmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından
seçilmekteydi.
XVI. yüzyılda Seydi İbrahim b. Seyyid, İshak Sa'di Çelebi, Yusuf b. Ömer,
Mustafa b. Ali, Takiyüddin Râsıd gibi kişiler müneccimbaşılıkta bulunmuşlardır.
Mustafa b. Ali astronomi ve coğrafya sahasında oldukça mühim bazı eserler telif
etmiştir. Takiyüddin Râsıd da astronomi ve matematik sahasında birçok önemli
eser vermesinin yanında İstanbul'da bir de rasathane açmış ve bazı gözlemlerde
bulunmuştur. XVI. yüzyılda müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında
saraya ait bir çok vazifesi bulunmaktaydı. Müneccimbaşılar XVI. yüzyıldan
itibaren saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zâyiçe
gibi işler yapmaya başlamışlardır. Müneccimbaşının en önemli vazifesi takvim
hazırlamaktı. Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci'ne göre, bu tarihden
sonra da Jacques Cassini Zîci'ne göre hesap edilmiştir. Ayrıca her Ramazan
ayından önce imsakiye hazırlanması ve zâyiçe hazırlamak da müneccimbaşıların
vazifeleri arasında bulunmaktaydı. Başta cülus olmak üzere savaş, doğum, düğün,
denize gemi indirilmesi, has atların çayıra salınması, padişahın yazlık ve
kışlığına gitmesi gibi birçok önemli, önemsiz konuda müneccimbaşılar ve bazen
müneccim-i sânîler uğurlu saat tesbit ederlerdi. Başta padişahlar olmak üzere
birçok devlet adamı müneccimbaşıları zâyiçelerine göre değerlendirmiş ve
zâyiçelerinin isabetli çıkması üzerine onlara birçok ihsanlarda bulunmuşlardır.
Bununla birlikte Sultan I. Abdülhamid ve III. Selim gibi uğurlu saate ve
zâyiçeye itimat etmeyen padişahlar da bulunmaktaydı. Ancak uğurlu saat
uygulaması âdet haline geldiği için bu padişahlar inanmadıkları bu işin önüne
geçememişlerdir.
Diğer taraftan kuyruklu yıldızların geçişi, zelzele, yangın, Güneş ve Ay
tutulmaları gibi önemli astronomi hâdiseleri ile fevkalade olayları da
müneccimbaşılar takip eder ve yorumları ile birlikte saraya bildirirlerdi.
Muvakkıthanelerin idaresi müneccimbaşılara ait idi. Bunun yanında
Dârü'r-rasadü'l-cedid adıyla İstanbul'da kurulan rasathanenin idaresi
Müneccimbaşı Takiyüddin Râsıd'ın idaresindeydi. XIX. yüzyılın ilk yarısında
kurulan Mekteb-i Fenn-i Nücûm adlı mektep de Müneccimbaşı Hüseyin Hüsni ve
Müneccimbaşı Sadullah Efendi'nin idaresinde bulunmaktaydı.
Ulemâ sınıfına mensup saray memurlarından olan müneccimbaşılar, silahtar
ağaya bağlı olan hekimbaşının maiyyetinde bulunduklarından tayin ve azilleri de
onun tarafından yürütülürdü. Müneccimbaşılar, XVI. asırda saraya takvim takdim
etmelerinden dolayı 2000 akçe, müneccimler ise 1000 akçe ücret almaktaydılar
(4). Osmanlı Devleti'nde otuz yedi kişi müneccimbaşılıkta bulunmuştur. Bunların
arasında Takiyüddin Râsıd (ö. 1585) İstanbul'da kurduğu rasathane ile,
Müneccimbaşı Derviş Ahmet Dede (ö. 1702) de yazdığı Arapça tarih kitabı
Camiü'd-Düvel ile meşhur olmuştur. Müneccimbaşı Hüseyin Efendi (ö. 1650) ise
zâyiçelerinin isabetiyle tanınmıştır. Müneccimbaşılar ilmiye mensubu
olduklarından dolayı müderrislik ve kadılık gibi birçok vazifelerde
bulunmuşlardır.
XVI. yüzyıldan sonra belirli bir sisteme göre devam eden müneccimbaşılık
Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. Müneccimbaşı
Hüseyin Hilmi Efendi'nin vefatına kadar gelen bu müessese, onun 1924 yılında
vefatıyla yerine tekrar müneccimbaşı tayin edilmeyerek lağvedilmiş ve 1927
senesinde baş muvakkıtlık makamı tesis edilmiştir.
İlgili videolar:
http://www.youtube.com/watch?v=T0lXi_pwmNs